30 Kasım 2009

Ibrakadabra - Iniesta - Puyol



Maçtan önce beklenenin aksine Barcelona Ibrahimoviç'siz Real Madrid ise Benzema'sız ilk 11'lerle çıkmıştı El Clasico'ya. Ben Barcelona'nın yine çok pas yapıp Inter'e yaptığı gibi rakibi bunaltacağını bekliyordum ama Real buna özellikle Kaka ile izin vermedi ve pozisyon buldular. Kısır geçen ilk yarının en net fırsatı belkide kariyerinde öyle bir pozisyonu kaçırmayacak olan Cristiano Ronaldo'dan geldi. Karşı karşıya kaldığı pozisyonda Valdes ayaklarıyla çıkardı. İlk yarı maç ortada geçti.



2. yarıda Guardiola'nın Ibrahimoviç hamlesi geç gelmedi. Oyuna giren İsveç'li birazda Real savunmasının uyumasıyla bitiriciliğini konuşturdu ve şık bir gol attı. İki takımında 10 kişi kalmasını sağlayan ilk isim Bousqets oldu. Genç oyuncu ikinci sarı karttan oyundan atılırken maçın bitmesine yarım saat vardı. Real'de ise Lass maçın bitmesine doğru ikinci sarı karttan atıldı. Real golü yedikten sonra CR9 oyundan çıktı, Benzema ve Raul oyuna girdi. Herhalde kondüsyon olarak hazır olmadığı için çıkardı Pellegrini onu. Pozisyon buldular fakat gol olmasını engelleyen belki de maçın kahramanı cesur yürek Puyol'a takıldılar. Puyol gerçekten çok savaştı ve takımın kazanmasında büyük rol oynadı. Fakat bence Barcelona'nın en etkili oyuncusu kesinlikle Iniesta. Topu ayağına aldığında kesinlikle kaptırmıyor bir kere. Zaten Xavi ile ikisi ikiz kardeş gibi oynuyorlar. Doğdukları günden beri birbirleriyle pas yapıyorlar. Iniesta'yı nereye koyarsan koy oynayabilmesi Barcelona için çok büyük bir avantaj. Bir pozisyonda Ronaldo'ya sus çok konuşma işareti yapması çok hoşuma gitti. Kimin çöplüğünde ötüyorsun der gibiydi.


Barcelona Ibrakadabra'nın golüyle yine Cam Nou'dan galip ayrıldı. Geçen senede böyle sıkıntılı bir maçta 2-0 kazanmışlardı. Sonuçta liderliği tekrar aldılar. Son dakikalarda Dani Alves'in pasında Messi karşı karşıyayı kaçırarak adeta ilk yarıda C.Ronaldo'nun yaptığını yapması komik bir tesadüf olsa gerek.




29 Kasım 2009

Kazım Kaza Geçirdi


Colin Kazım sabah antremanına giderken Kavakcık yakınlarında trafik kazası geçirmiş. Sağ elinde kırık olan Kazım'ın hayati tehlikesi bulunmuyor. 2-3 hafta sonra eski sağlığına kavuşacakmış. Acil şifalar diliyoruz..

28 Kasım 2009

Kadıköy'de Sessiz Gece



Maçtan önce nihayet çift forvet oynuyoruz derken sezonun en kötü maçıydı. Kasımpaşa'nın Fenerbahçe'yi çok komik durumlara düşürdüğü gecede başta Gökhan Güleç olmak üzere sayısız gol kaçırarak tarihi farktan oldular. Fenerbahçe'li oyuncuların Galatasaray maçından sonraki umursamazlıklarının nedenini anlamak gerçekten çok zor. Futbolcuların bir çoğu kafalarında çoktan bitirmiş Fenerbahçe'yi. Daum'un sene başından beri sölediği yeni Fenerbahçe kavramı çöküş içinde. Aykut Kocaman saygın kişiliğinden dolayı Daum'a karışmıyor ama artık olaylara el atması lazım.

Fenerbahçe'yle beraber Galatasaray'ın bu kötü gidişi en çok Beşiktaş'a yaradı. 15 puanlık fark 1'e düşebilir. Fenerbahçe'nin bundan sonra ilk yarıyı lider kapatıp devre arasında radikal kararlar alması gerekiyor. Başta R.Carlos,Deivid gibi oyuncuların gönderilip yerlerine mücadele gücü yüksek yabancılar alınmalı. Aykut Kocaman'ın da oyuncuları mental olarak Fenerbahçe'ye adapte etmesi ve Fenerbahçe'nin Türkiye'de ne anlam ifade ettiğini futbolculara aşılaması gerekiyor. Yoksa olan yine olan yönetimin milyon euro'larına ve takımına bu kadar bağlı olan taraftarına oluyor.






Golcüler Karşı Karşıya




Bu hafta sonu her ne kadar gözler El Clasico'da olsa da Brezilya ligi'nde de meraklıların beklediği önemli bir maç var. Brezilya futbolcu fabrikasının son dönemlerde yetiştirdiği en önemli iki golcünün karşılaşacağı maçta Corintihans evinde Flamengo'yu konuk edecek. Corintihans'ın gol yollarındaki önemli oyuncusu 'gerçek' Ronaldo ile Flamengo'nun sorunlu golcüsü Adriano karşı karşıya.

Bu iki yıldız golcü Brezilya milli takımında defalarca yan yana oynamasına rağmen daha önce de Avrupa'da da birbirlerine rakip olmuşlardı. İzlemek isteyenler için maç Pazar saat 21:00'da Spormax'te..


27 Kasım 2009

Timsahlar Yola Devam


Açıkçası perşembenin gelişi çarşambadan belli olsa da Rijkaard'ın yokluğuna rağmen bu kadar karaktersiz bir futbol beklenemezdi. Maçtan önce ilk on birler belli olduğunda Nonda'nın olmayışına yayıncı kuruluşa röportaj veren Ertuğrul Sağlam bile şaşırmıştı. Nitekim forvetsiz Galatasaray 90 dakika boyunca tek bir pozisyona bile giremedi. Arda'nın domuz gribinin etkisinden mi yoksa son günlerde çıkan haberlerden midir bilinmez belki de forvetsiz hattında bir türlü sorumluluk alamadı.İyi oynamadığı maçlarda çabuk sinirlenmesi bugün de kendini gösterdi ve son dakikalarda takımı gergin anlarda sakinleştirmek Kewell'a kaldı.Neeskens gibi değerli ve kariyerli bir hocanın son dakikada Ozan'a çıkışması kötü futbolun yarattığı tepki olabilir. Nitekim, teknik direktörsüz ve forvetsiz oynamanın bu kadar silik bir futbol ve mağlubiyetle sonuçlanması haftayı 4.sırada kapatmakla sonuçlanabilir.


Bursaspor cephesine gelince, fark yaratan oyuncu Volkan Şen ve tabi ki 12. adamdı. Volkan her aldığı topta Galatasaray defansını rahatlıkla geçti. Pozisyon bulma sıkıntısını Galatasaray kadar çekmeyen Bursaspor'un ilk yarıda iki topu direkte patladı.Bu galibiyetle Ertuğrul Sağlam ve talebeleri ligde kendine maç fazlasıyla ikinci sırada yer buldu ve belki de şehir potansiyeli olarak da Sivasspor'un başarısını tekrarlayabilecek yeni Anadolu takımı olma yolunda çok önemli bir galibiyet aldılar.

26 Kasım 2009

Veda...


Çocukluğumda basketbol oynadığım dönemlerden beri inanılmaz bir Allen Iverson hayranıyım. Çocukluğum ve gençliğimin idolü bu adamı anlatmaya kalksam yazacak o kadar şey olur ki yazamadıklarıma üzülürüm.


Allen Iverson'ın NBA serüveni Philedelphia'da başladı. O yıllarda oynarken her zaman sölediği bir demeç vardı. Basketbol hayatımı bu takımda noktalayacağım. Ama tabi öyle olmadı. Sırasıyla Denver ve Detroit'te oynadı. Bu sene başı serbest kaldığında açıkcası hangi takıma gideceğini kimse bilmiyordu. İlk 5 oynama isteği yüzünden çok fazla takım bütçesini ona kullanmak istemiyordu. Sonunda Memphis ile anlaştı. Açıkcası kadrosunda birçok genç ve koşan oyuncu yanında Iverson'ın eski skor potansiyelenin ortaya çıkacağını düşünüyordum. Ama beklenmedik birşey oldu ve 3 maç sonra Iverson takımı terk etti. O zamanlar şaşırmıştım ve bu konuyu blogda yazmadım. Ama bugün öyle bir haber okudum ki gerçekten çok üzüldüm. Allen Iverson basketboldan emekli olduğunu açıklamıştı. Açıklama da oynadığı takımlardan koçlarına sponsorlarından idollerine kadar birçok kişi yer alıyor. Özellikle sonunda ise Philedelphia şehrine ve taraftarlarına seslenmiş.



İşte o açıklama ;
''NBA'den emekliliğimi açıklıyorum. Hayatımda basketboldan ancak takımıma alıştığım şekilde yardım edemeyeceğimi düşündüğüm zaman emekli olacağımı düşünürdüm. Ancak durum böyle olmadı.

Hala basketbolu çok seviyorum, oynama isteğim var ve çok da iyi oynayabilirim. En üst seviyede oynayabileceğimden eminim.
Emekliliğim sayesinde eşim ve çocuklarımla daha çok vakit geçirme şansım olacak. Bu parkede kazandığım herşeyden daha da büyük bir ödül. Hep bugün için dua etmiştim ve bu anı hayatımın en büyük hediyesi olarak görüyorum.
Reebok çalışanlarına iniş çıkışlarla dolu kariyerimin her döneminde beni destekledikleri için teşekkür ediyorum. NBA'de 13 harika sezon geçirdim ve buna minnettarım.
Dünyanın her tarafındaki taraftarlarıma , tüm kariyerim boyunca benimle oldukları için teşekkür ediyorum. Siz olmasaydınız ben de olmazdım. Bana verdiğiniz desteği kalbimin derinliklerinde hissettiğimi bilmeniz gerekiyor. Teşekkür ederim.

Michael Jordan, Magic Johnson, Isiah Thomas, Charles Barkley, Larry Bird.. Sizler bana vizyon ve sonsuza dek kalbimde yer alacak basketbol sevgisi kazandırdınız.
Hergün beni basketbol oynamam için cesaretlendiren ve bana ilham veren annem, tüm ailem ve en başından bu yana yanımda olan arkadaşlarım. Teşekkür ederim.
Lisedeki koçum Michael Bailey, Georgetown Üniversitesindeki koçum John Thompson, Larry Brown ve diğer antrenörlerim, takım arkadaşlarım, yöneticilerim, patronlarım ve kariyerimin bir arçası olan tüm çalışanlar. Sizlere de teşekkür ederim.

Memphis halkına özel olarak teşekkür etmek istiyorum. Grizzlies'teyken iç sahada hiç maç yapmadım ancak muhteşem takım sahibiniz Michael Heisley'nin bana verdiği fırsatı ve şehrin desteğini unutmam mümkün değil. Memphis Grizzlies organizasyonuna başarılar diliyorum.

Ve son olarak Philedelphia şehri.. Sixers formasıyla harika anılarım var. Tüm Philly taraftarları sizlere taeşekkür ediyorum. Sesiniz kulağımda bir müzik gibi yankılanacak.''

Tanrı hepinizi korusun ..
Allen IVERSON
Şuanki en büyük umudum Play-off'larda Allen şampiyonluk adayı bir takıma gider ve o duyguyu da tadar..

22 Kasım 2009

Tottenham 9-1 Wigan


Bu aralar bir maçta toplam 10 gol görmeye alıştık. Milli maç arasından önce Fransa'daki 5 - 5'lik Lyon - Marsilya maçından sonra bu kez İngiltere'de Tottenham kendi sahasında Wigan'ı tam 9 golle geçti. Bir takımın bir maçta 9 gol atması herhalde taraftarının keyiflenmesi için muhteşem birşey olsa gerek. Hep sölediğimiz gibi zaten futbolu güzelleştiren şey goldür.

Premier League'de bir maçta 9 golü bundan önce 1995 yılında Manchester United Ipswich'i 9-0 yenerek başarmıştı.

Gecenin yıldızı şüphesiz tam 5 gol atan Jermain Defoe'ydu. Bir maçta 5 gol atan 3. oyuncu oldu İngiltere'de. Diğerlere efsane Alan Shearer ve Andy Cole idi. Ayrıca Defoe 7 dakikada hat-trick yaparak bir maçta en erken hat-trick yapan 2. oyuncu oldu. En hızlısı ise 1994'te Arsenal'e karşı yapan Robbie Fowler'dı.

Cezalar Açıklandı


Skandalın cezaları Basketbol Federasyonunun 2 günlük toplantıları sonucunda açıklandı. Galatasaray ligden ihraç edilmedi ama oynadığı bütün maçlarda hükmen yenik sayıldı. Mağlubiyetlerden gelen 5 puanda silindi. Galatasaray Cafe Crown'lu yöneticiler ve teknik heyet 6 ay ile 2 yıl arasında men ve para cezaları alırken olayın kahramanı Cemal Nalga 2 yıl men olayla en az ilgisi olan Tufan Ersöz'de 4 ay men cezası aldı.




Bu skandalın cezaları ile birlikte G.Cafe Crown - Fenerbahçe Ülker maçında çıkan olaylar için Galatasaray 4 maç seyircisiz oynama cezası alırken günün en çelişkili cezası Fenerbahçe'li basketbolcu Tarence Kinsey'e geldi. Kinsey'in tribündeki bir taraftara yumruk attığı için aldığı 2 maç men cezasına bir itirazımız elbette olamaz ama çelişkili olan ise geçen hafta Kinsey'in başına vuran taraftarın ertesi gün emniyetten serbest bırakılarak hiçbir ceza almamasıydı.

21 Kasım 2009

Beşiktaş 3-0 Fenerbahçe



Öncelikle belirtmek gerekir ki Gökhan'a yapılan penaltı verilmesede maçı Beşiktaş haketti. Bunun en büyük sebebi Mustafa Denizli'nin hamleleriydi. Maçtan önce her yerde Nobre'nin tek forvet başlayacağı yazılıyordu fakat Denizli Fenerbahçe'ye her zaman ters gelen Bobo ile birlikte Carlos'un üzerine gidebilecek S.Özkan'la başladı. Serdar Özkan Galatasaray maçında kaçırdıklarının aynısını maçın hemen başında kaçırarak ne kadar istikrarlı olduğunu gösterdi. Fink adeta Alex'e yapışık oynadı ve onu oynatmadı. Alex'in adını maç boyunca birtek ilk yarının sonunda attığı frikikte duyduk. Fink görevini başarıyla yapmasının ödülünü attığı jeneriklik golle aldı. Bunun yanında İ.Üzülmez hayatının maçını oynadı. Beşiktaş'ta diğer bir olumlu görünüm ise Ernst Emre'ye üstünlük sağladı. Emre bu sene ilk defa bu kadar pasif kaldı ve bu da agresifliğini ortaya çıkardı. 2. golde Volkan'ın hatası 3. golde de ofsayt olmasına rağmen Beşiktaş 3-0 galip ayrıldı.

Fenerbahçe cephesinde ise ilk yarı olumlu sayılabilecek oyun 2. yarıda yoktu. Gökhan Gönül ileri iyi bindirmeler yaptı. Zaten bir tane çaprazdan mutlak gol kaçırdı bir tane de verilmeyen penaltısı vardı. R.Carlos vasattı. Santos çalışkan gözüktü ama üretemedi. Alex ve Emre Fink ve Ernst'in baskısıyla maçta yoktular. Daum'un Kazım kumarı da bu kez tutmadı zaten o da yine gereksiz bi kırmızı kart gördü umarım yönetim ağır bir ceza verir. Lugano 20 saat yoldan gelmesine rağmen yine çok mücadele etti. Sonuçta görünen o ki 3 haftalık ara Fenerbahçe'ye hiç yaramamış. Emre ilk yarıyı kapattı. Bundan sonra evinde ki seyircisiz maçları düşünürsek Fener'in işi zor. Biran önce toparlanmak lazım.

20 Kasım 2009

Hafta Sonu Futbol Ekranı


21 Kasım Cumartesi

12:00 Rubin Kazan-Zenit / Spormax
13:00 Orduspor-Kocaelispor / D Spor
14:45 Liverpool-Man.City / Spormax
16:00 Gaziantep-Bursa / Lig TV
16:30 Freiburg-Werder Bremen / TRT 3
17:00 Chelsea-Wolves / Spormax
19:00 Bologna-Inter / NTV Spor
19:30 Man.United-Everton / Spormax
20:00 Beşiktaş-Fenerbahçe / Lig TV
21:00 Real Madrid-Santander / NTV
23:00 Atl. Bilbao-Barcelona / NTV Spor

22 Kasım Pazar

13:30 Konyaspor-Boluspor / D Spor
15:30 Bolton-Blackburn / Spormax
16:00 Milan-Cagliari / NTV Spor
16:00 Kasımpaşa-Trabzonspor / Lig Tv
16:30 Bayern Münih-Leverkusen / TRT 3
18:00 Stoke City - Porstmouth / Spormax
18:30 Hamburg-Bochum / TRT 3
20:00 Galatasaray-Manisa / Lig TV
21:45 Juventus-Udinese / NTV Spor

19 Kasım 2009

2. Tanrı'nın Eli Vakası



Dünya Kupası Play-off'ları Avrupa ayağıda tamamlandı. Gecenin en heyecanlı maçı Stade de France'de oynandı. Trapattoni'nin İrlanda'sı deplasmanda 1-0 öne geçerek Fransızların rehavette olmasının cezasını kesmenin sinyallerini vermişti. Dünya kupasına gitmenin fırsatlarını da yakaladılar ama olmadı. R.Keane'in kaleciyi geçip kaçırdığı pozisyon var mesela. Uzatmalarda penaltılara gider bu maç diye düşünürken yıllar önce Maradona'dan çıkan Tanrı'nın eli bu sefer Henry'den geldi hakem vermedi ve Fransa Domenech'e rağmen Güney Afrika'da. Bu gol çok fazla tartışılır yarından itibaren.


Yunanistan deplasmanda Ukrayna'yı tek golle geçerek 94'ten sonra ilk kez finallere kaldı. Bizim gruptan çıkan Bosna'da Ronaldo'suz Portekiz'e elendi.



Gecenin diğer sürprizini de Rusya'yı eleyen Slovenya yaptı. Hiddink aylar önce Dünya kupasına gidemezsek milli takımı bırakırım demişti. Yarından itibaren Türk milli takımı için adı geçmeye başlar bol bol. Federasyon yabancı teknik direktörde ısrarcıysa Hiddink en doğru tercih olur bence.

İtiraf !


Inter'in 19'luk forveti Balotelli'den her baba yiğidin yapamayacağı bir itiraf geldi. '' Ben Milan taraftarıyım ''. Ezeli rakibinde forma giyip böyle bir açıklama yapmak gerçekten cesaret isteyen birşey. Bizim futbolcularda ise nedense bir takıma transfer olduktan sonra küçüklüğümden beri bu takımı tutuyorum açıklaması geliyor. Acaba Balotelli'nin yaptığı açıklamanın bir benzerini bizim oyunculardan cesaret edip yapabilecek olan var mıdır?

15 Kasım 2009

Kosta Rika 0 - 1 Uruguay


Play-Off'ların Amerika kıtasındaki bölümünde ise elemelerin son maçında şanssız bir şekilde Arjantine yenilen Uruguay deplasmanda Kosta Rika'yı 1-0 yenerek büyük avantaj yakaladı. Uruguay'ın tek golü 21. dakikada Fenerbahçe'li Diego Lugano'dan geldi ..

2010 Play-Off

Milli maçların ilk ayakları tamamlandı Avrupa'da.
İlk maçta Rusya büyük avantaj yakalayıp 2-0 öne geçtiği maçta son dakikalarda gelen golle avantajı Slovenya'ya kaptırdı.

İrlanda'da ise Fransa Anelka'nın golüyle 1-0 kazandı. İrlanda çok kritik pozisyonları değerlediremeyince avantajı rakibine verdi. 2.maç için herşey bitmiş değil özellikle rakip takımın teknik direktörü R.Domenech ise.


Bizim grubun haklı 2.si Bosna ise Portekiz'e deplasmanda tek golle boyun eğdi. Portekiz'in golü B.Alves'ten geldi. C.Ronaldo'yu 2010'da izleyemezsek çok kötü olu ama açıkcası ben Bosna'yı tutuyorum.


Komşuda ise Yunanistan boş tribünler önünde Ukrayna ile golsüz berabere kaldı.


Gecenin diğer maçlarında ise seyir zevki olan hazırlık karşılaşmaları vardı.İlki Katar'da oynanan Brezilya - İngiltere maçıydı. Ama beklediğimden kötü maç oldu. Nilmar'ın golüyle 1-0 kazandı sambacılar.
Diğer yandan Vicente Calderon'da İspanya Arjantin'i konuk etti. Bir hazırlık maçına göre çok sert geçen maçı İspanya X.Alonsonun 2 golüyle 2-1 kazandı. Arjantin'in golünü Messi attı.

Yeni Takım Yeni Forma


Lebron James iki gün önceki Miami maçından sonra gelecek sene forma numarasında değişikliğe gideceğini sölemiş. Bunca yıl sırtında taşıdığı 23 numaranın asıl sahibinin Majesteleri Michael Jordan olduğunu ve bundan sonra kendisinin 2. idolü olan J.Erwin'in numarası olan 6'yı seçeceğini sölemiş. Ee artık New York yetkilileri 6 numaralı formaları hazırlamaya başlarlar herhalde ..

13 Kasım 2009

2010 Formalar



2010 Dünya kupasına yarım sene kala ülkeler tek tek giyecekleri formaları tanıtmaya başladılar. Açıkcası çok kıskanıyorum. Keşke şimdi bizde gitseydikte turkuaz mı kırmızı mı tartışmaları yapıyor olsaydık. Adidas giyecek ülkelerden Arjantin, Almanya, Japonya, Meksika, Rusya'dan sonra şimdi de İspanya tanıttı yeni formalarını. Koyu lacivert şorttan açık maviye dönmeleri fena olmamış. Benim şuan ki favori formam ise Rusya .. Tabi umarım dünya kupasına kalırlarda bizde o formaları izleriz..





Milli Maç Ekranı


14 Kasım Cumartesi

18:00 Rusya-Slovenya / Eurosport (2010 Dünya Kupası Play-Off)
19:00 Brezilya-İngiltere / NTV Spor (Hazırlık Maçı)
20:00 Yunanistan-Ukrayna / Futbol Smart & Eurosport (2010 Dünya Kupası Play-Off)
21:45 İspanya-Arjantin / Kanaltürk (Hazırlık Maçı)
22:00 İrlanda-Fransa / Eurosport (2010 Dünya Kupası Play-Off)
22:30 Portekiz-B.Hersek / Futbol Smart (2010 D. Kupası Play-Off)

12 Kasım 2009

Homeless


2 gündür olayların eksik olmadığı Ankaragücü'de bir krizde dün akşam yaşandı. Yazın büyük sükse yapan transferleri Darius Vassell dün akşam kaldığı otelden ayrıldı. Bunun nedeni de yönetimin otel parasını ödememesi. Doğal olarak neye uğradığına şaşıran Vassell apar topar eşyalarını toplayıp başka otele yerleşmiş. Yanından hiç ayırmadığı eşya ise Türkiye'de kaldığı sürece her yerde resmini gördüğü ve merak edip araştırdıktan sonra hayran kaldığı ATATÜRK'ün portresiymiş. Ücretini ödeyip otelden satın almış. Ülkemizde hala Atatürk'e saygı duymamakta direnen kişileri gördükçe veya okudukça Vassell'e helal olsun diyorum. Bravo Vassell inşallah ülkemizden hemen gitmezsin. Ankaragücü'nden ayrılsan bile başka bir Türk takımında oynarsın.

Güzel Fikir


İskoçya'nın 2 devi Celtic ve G.Rangers'ın Premier League'de mücadele etmeleri öngörülmüş. Bu önerinin sahibi de Bolton'un başkanıymış. Bana çok güzel bir fikir olarak geldi. Çünkü bu iki takım İskoçya ligine çok fazla. Çok güzel olabilirdi ama olmamış. Bunun olabilmesi için 20 takımın en az 14'ü evet demeliymiş ama dememişler. Yine de fikri çok yaratıcı buldum.
Bu arada resimde gol atan Celtic'lilerin Rangers taratarı önündeki sevinci çok iyi yansımış ..

10 Kasım 2009

İstediği Oldu


Bende 1-2 yıldır merak ediyordum açıkcası Jesus Navas niye milli takımda yok diye. Sonuçta bence İspanya'nın son zamanlarda yetiştirdiği önemli sağ kanat oyuncularından biri. Kendisi de geçenlerde 'milli takımın açıklanmasını merakla bekliyorum' diye açıklama yapmış. Artık U21'den takım arkadaşlarım Negredo,S.Ramos,D.Silva gibi bende milli takıma seçilmek istiyorum demiş. Del Bosque'de onun bu beklentisini boşa çıkarmadı ve Arjantin ve Avusturya ile oynanacak hazırlık maçları kadrosuna davet etti J.Navas'ı.

Benim bir diğer merak ettiğim kişi ise kaleci Victor Valdes'in niye milli olmadığı. Tamam elbette Casillas'ı kesecek değil ama İspanya'nın 3. kalecisi olarak bile çağrılmıyor..

9 Kasım 2009

10 Kasım


''Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır''. M.Kemal ATATÜRK

Atamızı 71. ölüm yılında saygıyla anıyoruz ..

Zamanı Geldi


Malum hafta sonu Stoke City - Hull City maçında Tuncay'ın başına gelen traji-komik olay herkesce biliniyor. Sene başında Fenerbahçe'ye gelip gelmeyeceği merakla beklenen Tuncay birçok insanı şok eden bir kararla Stoke City'ye gitmişti. Tuncay kariyerime Premier Leauge'de devam etmek istiyorum dese de bence asıl mesele 1 yıl daha yurtdışında kalıp bedelli askerlikten yararlanmak istemesiydi. Son maçta teknik direktörü 81. dakika da oyuna sokup 7 dakika sonra oyundan çıkarınca özellikle Fenerbahçeliler Tuncay'ın İngiltere defterini kapatıp evine dönmesini istiyor. Ne yalan söyleyeyim bence de artık zamanı geldi. Dön artık evine Tuncay ..

8 Kasım 2009

Gelenek Maalesef Bozulmadı


Öncelikli sorum Q.Sanchez Flores'e. Agüero gibi bir golcü böylesine önemli bir maça neden yedek başlar? Üstelik hafta içinde Chelsea'ye neler yaptığını biliyoruz. Real maça hızlı başladı. Onlarda da Raul üç maç üst üste yedek başlıyordu. Kaka artık kendisiyle özleştirebileceğimiz o imza golünü attı. Atletico 10 senedir kendi sahasında Real'i yenememenin verdiği psikolojik baskıyla çıktı sanki maça. O psikolojik baskıyı en iyi ülkemizdeki en önemli derbiden dolayı herkes bilir. 2.golde Marcelo ters ayağıyla topu ulaşılması zor bir yere gönderdi ve gol sevinci yine hepimizin tanıdığı bir dans olan yengeç dansıydı. Marcelo , R.Carlos'u sadece futbol olarak değil tüm özelliklerini izleyerek örnek almış olmalı. Şaka bir yana ilk yarıda Atletico adına Simao'nun bom boş olan Forlan'a pası vermek yerine şut atmayı tercih ettiği bir pozisyon varki o atak gol olsa herşey daha farklı olabilirdi. 2.yarı beklenildiği gibi Agüero ile başladı Flores. Ama defansın yaptığı bir hata varki (gerçi Higuain'inde hakkını yemeyelim) evlere şenlik ve sonuç 3-0. Herşey bitti derken açıkcası maç bu dakikadan sonra renklendi. Pellegrini Raul'u oyuna aldı, iki forvetini de çıkarttı, S.Ramos kırmızı kartla atıldı , Forlan çok şık bir verkaçla golünü attı. Bu dakikadan sonra Atletico bişi yapamaz derken hemen ardından Agüero ile gelen gol benim de evde goool diye bağırmama ve Atletico tribünlerinin son 10 dakikaya tezahüratlarla girmelerini sağladı. Atletico sağdan soldan Real kalesine gelirken işte 91. dakikada Agüero'nun Casillas'la karşı karşı kaldığı pozisyonda kaçırdığı gol tüm ümitlerimizi yıkmıştı. Sonuçta maalesef gelenek bozulmadı ve Vicente Calderon'da bir kez daha Real kazandı. Son olarak hakeme değinmeden geçemeyeceğim. Taraflı tarafsız herkesin dikkatini çekmiştirki bütün takdir hakkalarını Real'den yana kullandı ve bu işi baya bi abarttı. Valla böyle bir maç bizim ülkemizde yönetilse gelişecek olayları tahmin etmek hiç zor değil. Ama yine de son 10 dakikası nefes kesen Madrid derbisi izlemeye bir kez daha değdi ..

6 Kasım 2009

Hafta Sonu Futbol Ekranı


7 Kasım Cumartesi
17:00 Manchester City-Burnley / Spormax
19:30 Wolverhampton-Arsenal / Spormax
20:00 Trabzonspor-Beşiktaş / Lig TV
20:00 PSG-Nice / Kanal A
21:00 Barcelona-Real Mallorca / NTV
21:45 Atalanta-Juventus / NTV Spor
22:00 Sochaux-Lens / Kanal A
22:30 Atletico PR-Goias / Spormax
23:00 Atletico Madrid-Real Madrid / NTV
8 Kasım Pazar
13:00 CSKA Moskova-Rubin Kazan / Spormax
13:30 Giresunspor-Altay / D Spor
14:45 Falkirk-Celtic / Euro Futbol
15:30 AZ Alkmaar-Feyenoord / Futbol Smart
16:00 Sivasspor-Kayserispor / Lig TV
16:00 Lazio-Milan / NTV Spor
16:30 Hannover 96-Hamburg / TRT 3
17:30 Twente-Ajax / Futbol Smart
18:00 Toulouse-Rennes / Kanal A
18:00 Chelsea-Manchester United / Spormax
20:00 Fluminense-Palmeiras / Spormax
20:00 Lille-Bordeaux / Kanal A
20:00 Diyarbakırspor-Galatasaray / Lig TV
21:45 Inter-Roma / NTV Spor
22:00 Lyon-Marseille / Kanal A
22:00 Sevilla-Villareal / NTV

Avrupa'da rahat gece


Avrupa gecesinde iki galibiyetle devam etmemiz moral açısından iyi oldu. İki İstanbul takımı da Bükreş maçlarından 12 puan çıkarttı. Maça baktığımızda Fenerbahçe çok baskılı başladı maça istekli ve arzulu gözüküyorlardı. Daum aynen Bükreş'te olduğu gibi tek forvet Kazım'la başladı. Bence Fenerbahçe'nin tam ihtiyacı olan Kazım tipinde bir forvet. Fakat Kazım'ın forvet özellikleri kısıtlı olduğu için her ne kadar iyi niyetli çalışsa da golcü kimliği yok. Andre Santos'un çok şık golüyle öne geçtikten sonra baskıyı devam ettirmeye çalıştı Fenerbahçe fakat sonra artık klasikleşen geriye yaslanmayla birlikte Steau atakları golün habercisiydi. Bu sene Fenerbahçe iki farkı yakalamadıkça taraftar çok rahat maç izleyemeyecek anlaşılan. 2.yarıda kilidi açan isim yine Alex oldu. Harika asistinden sonra muhteşemde bir gol attı. Gecenin diğer bir önemli notu da Alex'in avrupa kupalarında çıktığı 50.maçla bu alanda rekoru elinde tutan Rüştü'yü geride bırakmasıydı ve attığı 14 golle de bu alanda Fenerbahçe'nin en golcüsü. Artık matematiksel olarak kesinleşmesede gruptan çıktı diyebiliriz Fenerbahçe için.





Galatasaray'a dönersek maçın seyircisiz oynanacağını bilmek belki de bu kadar rahat geçiceğinin kanıtıydı. Futbolun en güzel tarafı olan seyirci ne kadar önemliymiş bir kere daha gördük,her ne kadar rahat bir galibiyet gelmesini sağladıysa da. Sivas maçının aynı on birini sürmüştü Rijkaard sahaya. Keita ve Elano'nun yedekte beklemesi gözlerin yine Kewell ve Arda'ya çevrilmesine yol açmıştı. Hızlı bir başlangıçtan sonra gelen önce Kewell’ın golü ve hemen ardından Sabri’nin son yıllarda göremediğimiz şıklıktaki ortasına Nonda’nın kalecinin de yardımıyla attığı gol maçın geri kalanını rölantiye çevirmişti. Zaten rakibin de gol atıcak hali yok gibiydi. Orta sahadaki M.Topal-M.Sarp-Barış üçlüsü çok dirençli bir görüntü çizdi.M.Topal’ın golü tam jeneriklikti. Ancak anlamakta güçlük çektiğim nokta şu ki, 25.dakikada 2-0 olan bir maçta rakibin direnci düşmüşken neden Linderoth gibi uzun süren sakatlığından kurtulmaya çalışan bir oyuncuyu en azından 45 dakika denenmemesidir. Aynı şekilde Türkiye’de istediği havayı bir türlü yakalayamayan Elano’nun moral bulması için gerekli süreyi bulması bulması ve oyuna daha erken alınmamasıdır.Neticede rahat bir galibiyetle gruptan çıkmayı garantiledi Galatasaray.

5 Kasım 2009

Owen & Gerrard


Geçtiğimiz günlerde Liverpool'un kötü gidişinin nedenlerinin başında Xabi Alonso'nun takımdan ayrılmasının çok büyük bir faktör olduğunu açıklamıştı Kaptan Gerrard. Bu görüşünde haksız sayılamaz ama tek nedenin de o olduğunu sanmıyorum..

Bu kez bir başka açıklaması hoşuma gitti Gerrard'ın. Çook eski takım arkadaşı Michael Owen'ı ezeli rakipleri Manchester United'ın kırmızı formasıyla izlemeye alışamadığını açıkladı. 4-4-2 dergisine konuşan Steve-G şunları söyledi : '' Bu çok garip ve doğru görünmüyor. Ben onunla 10 yaşımdan beri Liverpool'un kırmızısıyla oynadım ve dolayısıyla onu United'ın kırmızısıyla izlemek benim için çok zor. Elbette bu onun kullanması gereken bir şanstı ve kişisel olarak ona iyi dileklerimi sunuyorum ama aynı şeyleri Manhester United için söyleyemeyeceğim'' .. Bu sözlere katılmamak mümkün değil bence. Liverpool'un o kadrosu mükemmel isimlerden oluşuyordu. Gerrard,Owen,McManaman,Fowler .. Var mı itirazı olan ??